İstibdat, Arapça kökenli bir sözcüktür. Türk Dil Kurumu’na göre, istibdat; “uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm” anlamına gelir.

İstibdat, bir devlet başkanının veya yöneticinin, herhangi bir denetim veya sınırlama olmadan, keyfi ve baskıcı bir şekilde hükmetmesi durumudur. İstibdat rejimlerinde, halkın siyasi, sosyal ve ekonomik hakları yok sayılır, muhalifler baskı altına alınır, yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü ihlal edilir.

Tarihte istibdat dönemleri

Tarihte pek çok ülke ve toplum, istibdat rejimleri altında yaşamıştır. Örneğin, Roma İmparatorluğu’nda, imparatorlar mutlak yetkiye sahipti ve senato ve halkın iradesini hiçe sayıyorlardı. Fransa’da, 16. ve 18. yüzyıllarda, Bourbon Hanedanı’nın kralları, “Tanrı’nın lütfuyla kral” ilkesiyle, halkın vergilerini artırıyor, soyluların ve kilisenin ayrıcalıklarını koruyor ve muhalifleri bastırıyorlardı. Rusya’da, 18. ve 19. yüzyıllarda, Çarlık rejimi, halkı köleleştiriyor, çiftçileri topraklarından koparıyor, milliyetçi ve sosyalist hareketleri zulümle karşılıyordu.

Netanyahu'nun Savaş Kabinesini Feshetmesi ne ifade ediyor? Netanyahu'nun Savaş Kabinesini Feshetmesi ne ifade ediyor?

Türkiye’de ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, II. Abdülhamit’in 1878-1908 yılları arasında sürdürdüğü baskıcı yönetim, istibdat devri olarak adlandırılır. Bu dönemde, 1876’da ilan edilen ilk anayasa askıya alınmış, meclis feshedilmiş, basın sansürlenmiş, muhalifler sürgün edilmiş veya idam edilmiştir.

İstibdat, günümüzde de bazı ülkelerde devam eden bir yönetim biçimidir. Özellikle, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerin ihlal edildiği ülkelerde, istibdat rejimleri halkın özgürlüğünü ve refahını tehdit etmektedir. Bu nedenle, istibdat rejimlerine karşı mücadele etmek, insanlık için önemli bir sorumluluktur.

Kaynak: (Araştırma Yazısı)